İstanbul Üniversitesi - Tarih Bölümü
Dr. Vahid Çabuk
Hayatı
Hatay ilinin İskenderun ilçesine baÄŸlı, eski adı Cebike yeni adı DüÄŸünyurdu olan küçük bir köyde 12 Kasım 1946 tarihinde dünyaya geldi. Annesi Ümmühan, babası ise Mustafa Çabuk’tur. İlköÄŸrenimini özellikle okulun birinci senesinde köyüne yedi kilometre uzaklıktaki İnönü İlkokulu’na yürüyerek gidip gelerek tamamladı. Ortaokul ve lise yılları ÅŸehre taşınmaları sayesinde daha rahat geçti ve İskenderun Lisesi’nden 1967 yılında mezun oldu.
.jpg)
Zamanın ÅŸartlarına göre devlette çalışan bir iÅŸçinin imkanları el vermese de o azmi sayesinde üniversitede okuma imkanı elde etti. Seviyesi hukuk, tıp, siyaset gibi o zamanların en gözde branÅŸlarında okumasına elveriÅŸli olmasına ve puanları da bu bölümlere yetmesine raÄŸmen, yukarıda belirttiÄŸimiz gibi ailenin maddi durumu onun ancak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne kayıt yapmasına yetebildi. 1971 yılında YeniçaÄŸ Tarihi Kürsüsü’nden mezun olduÄŸu üniversitede Edebiyat Fakültesi tarafından yüksek lisans tezi kitap olarak basılan ilk öÄŸrenci olma baÅŸarısını gösterdi. Doktora tezini ise 1987 yılında “Talikizade Mehmed Subhi Efendi’nin EÄŸri Seferi Åžehnamesi” konulu çalışmayla sundu ve doktor unvanı aldı. Memuriyet hayatı daha üniversite yıllarındayken baÅŸladı.
​
Daha birinci sınıftayken derslerinde hocalarının dikkatini çekince, o zamanlar yazı kurulu fakülte hocalarından oluÅŸan ve Milli EÄŸitim Bakanlığı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi’ne ilk adımını attı ve yüzde doksanı müdürlük olmak üzere 22 yıllık bir süreç baÅŸladı. Bu göreve getirilmesinde fakültedeki hocalarından Osmanlıca Hocası Dr. Fahri Çetin Derin’in büyük katkıları oldu. Dokuz ay kadar burada ücretli çalıştıktan sonra, 15 Temmuz 1969 tarihinde kadroya geçti ve kısa sürede büroda ÅŸeflik mertebesine yükseldi. 1974 yılında ise ansiklopedi büro müdürlüÄŸüne atandı. 1981 yılında büro müdürlüÄŸü unvanı yayım müdürlüÄŸüne çevrilince kendisi de yayım müdürü oldu. Bu görevi 11 Kasım 1992 tarihine kadar aralıksız sürdürdü. Bu süreç, iÅŸte o 1992 yılında, çalıştığı resmî kurumda baÅŸkalarının yolsuzluklarını tespit ettiÄŸi için, asıl suçluların cezalandırılması yerine kendisinin görevinden alınmasıyla hiçbir gerekçe gösterilmeden son buldu. Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki kısa sürgün evresinde, haksız tayine karşı açtığı dava idare mahkemesinde lehine sonuçlanmasına raÄŸmen eski görevine dönme isteÄŸinde bulunmayarak, İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’ne okutman olarak atandı. Burada da vefatına kadar İnkılâp Tarihi ve Osmanlıca derslerine girdi.
​
2000 yılının Mart ayında böbrek yetmezliÄŸi ve ani gelen kalp krizi nedeniyle vefat etti. YaÅŸanan çok çeÅŸitli sıkıntılara ve yoÄŸun memuriyet hayatına raÄŸmen entelektüel birikimin getirdiÄŸi üretkenlik hiç azalmadı ve makaleler, öyküler, ÅŸiirler, ansiklopedi maddeleri ile kitaplar birbiri ardına çıkmaya baÅŸladı. Çok farklı alanlarda üretken bir yapı göstererek çok farklı projelere hem devlet hem de özel kurumlarda imza attı. And, Atayurt, Belgelerle Türk Tarihi, Genç Akademi, Gündem, Güneyde Kültür Aylık Fikir ve Sanat, Hareket, Hatay Fikir ve Sanat, Hedef, İskender, İstanbul Kültür Sanat Ansiklopedisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Köprü, Milli EÄŸitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, Milli EÄŸitim Bakanlığı Küçük Türk İslam Ansiklopedisi, Milli Gençlik, Sabah, Tarih ve DüÅŸünce, Tarih ve Medeniyet, Tercüman, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Türk Kültürü, Türk Kültürü AraÅŸtırmaları, Türkiyat Mecmuası, Türkiye, Yeni Devir, Yeni Haber, Yeni Åžafak vs. gibi ulusal ve yerel dergi, ansiklopedi ve gazetelerde çeÅŸitli ÅŸiirleri, öyküleri, ansiklopedi maddeleri, denemeleri, makaleleri ve röportajları yayınlandı. Bütün bunların yayında Mühre Kan BulaÅŸmasın adında bir tiyatro çalışması da 1988 yılında TRT I ve TRT III radyolarında iki defa yayınlandı. Birçok yazısında kullandığı müstear isimleri A. Efe Cebikeli ve Cemil Çölbeyi idi.
​
Yazı hayatına ÅŸiirle baÅŸlayıp öyküyle devam eden süreç, asıl ansiklopedist kiÅŸiliÄŸiyle ön plana çıktı. Bu alanda birçok ansiklopedi projesine imza attı ya da danışmanlık yaptı. Ancak asıl uÄŸraÅŸ alanı tarihe olan ilgisi hiçbir zaman azalmadı ve tarihimize ışık tutan birçok eserde imzası bulunmaktadır ya da birçok tarihçimize yol göstermiÅŸ, aÄŸabeylik etmiÅŸtir. Özellikle bunlar arasında çeÅŸitli ülkelerden gelen burslu yabancı yüksek lisans öÄŸrencileri vardır ki Vahid AÄŸabeyleri onlar için İstanbul’daki en önemli uÄŸrak yeridir. “Kürsüsüz Profesör” unvanıyla elli ciltten fazla esere imzasını atmıştır. Bir o kadar da basılmayı bekleyen çalışması vardır. Bunlardan en önemlisi 1999 yılında basılan on ciltlik Osmanlı Tarihi’nden daha da kapsamlı ve geniÅŸ hacimli olacak ÅŸekilde hazırlanan Türk Hükümdarları Ansiklopedisi’dir ki yirmi cilde yakın olacağı tahmin edilmekteydi ama vefatı nedeniyle bu özgün çalışması maalesef yarım kalmıştır. Yayımlanan kitapları birçok kurumda defalarca yeni baskı gören yazar, her zaman istifade edilebilecek nitelikte yapıtlarıyla kütüphanelerde ve kitabevi raflarında kendini ölümsüzleÅŸtiren fikir adamlarındandır.
Dr. Vahid Çabuk’un adı anıldığında ilk akla gelen elbette ki tarihçiliÄŸidir. O, bir taraftan Osmanlı tarihçiliÄŸinin en çetrefilli meselelerinden biri olan ÅŸehnamecilik ve ÅŸehnamelerin tarihî muhtevaları üzerine yaptığı doktora tezi ve çalışmaları ile tam bir ilmî kimlik ortaya koyarken, diÄŸer taraftan halka tarihi sevdirmek ve kültürünü tanıtmak için peÅŸ peÅŸe eserler vermiÅŸtir. Öyle ki kendi hocası merhum Prof. Dr. Bekir KütükoÄŸlu’nun ifadesiyle “Vahid’in tilimizleri” vardır.